16.06.2022 - Odamızın 4.6.2022 tarihli Genel Kurulunda görev alan arkadaşlarımızı kutluyor, katıldıkları bayrak yarışının bu etabını başarı ile tamamlamalarını diliyorum.
Yanı sıra, bu Genel Kurulda, ömrünü bu mesleğe adamış sevgili arkadaşımız Sabri Tümer’i sonsuzluğa uğurlamış olmanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Mesleğimizin geleceği açısından, Genel Kurul’umuzun ardından herkesin bir değerlendirme yapması gerektiği inancıyla aşağıdaki düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Geçmiş uygulamalardan farklı olarak bu kez Genel Kurula farklı bir liste ile katılmamızın sıradan bir seçim organizasyonu değil, yeni sayılabilecek bir yaklaşımı ortaya koymak için olduğunun bilinmesini dilerim.
Bu yaklaşımın esası, “yeminli mali müşavir” sıfatını almış olan bütün üyelerin, geldikleri çeşitli meslek gruplarının değil bu mesleğin eşit haklara sahip birer üyesi olarak katılmalarının doğru bulunmasıdır. Ve bize göre eğer bir görev alma yarışı olacaksa istekli her üyenin “sadece kendi bilgi birikimi, düşünceleri ve liyakati ile yarışmasının mesleğin gelişmesi için en yüksek katkıyı sağlayacağı düşüncesidir. Ya da tersinden söylemek gerekirse; bir tür “kast” sistemi ile “demokrasi”nin bir arada olamayacağına inancımızdır.
Bu düşünceyi Genel Kurul günlerinde ön planda tuttuğum gibi bu gün de yani Genel Kurul ertesinde de taşıyorum. Çünkü Genel Kurullar yapılır, seçimler gelip geçer ama olaya mesleğin geleceği açısından yaklaşıldığında, doğruluğuna inanılan “düşüncelerin” kalıcı olması ve meslek sürdükçe de aynı heyecanla sürdürülmesi esastır.
Geçmiş Genel Kurulumuza bu düşünce ile dönüp baktığımda dikkatleri aşağıdaki konulara çekmek ve yakın bir gelecekte seçim olmamasına rağmen yine de üzerinde düşünmek gerektiğine inanıyorum.
1. Genel Kurullar, sadece bir nöbet değişikliği bir “Ritüel/Merasim” olmayıp, bu mesleğin her türlü sorununun, her türlü beklentisinin ve gelecek planlarının masaya yatırıldığı, enine boyuna değerlendirilip karar altına alındığı fırsatlar, olması gerekenlerin “arayış toplantıları” olarak kabul edilmelidir. Ancak, Genel Kurul görüşmelere yani bu konuların masaya yatırıldığı toplantıya mevcut üye sayısının yaklaşık yüzde beşinin katılmış olması ve bu sayısal katılımla kararlar alınması; belki kararların doğruluğunu etkilememiştir ama eğer bu bir ölçü olacaksa üyelerimizin kendileri ile ilgili olduğu çok açık olan bu konulara sadece bu oranda ilgi gösterdiği endişesini doğurmaktadır.
2. İlk gün yapılan görüşmelere katılımın seçim günü toplam üye sayısının yüzde yirmi beşine kadar ulaşması belki karamsarlığı bir nebze azaltacaktır. Ancak ortadaki sayılar bu sefer de oy kullananların sadece beşte birinin Genel Kurul’daki görüşmeleri izleyerek oylarını kullandığını yani oy kullanan her beş meslektaşlarımızdan dördünün, görüşmeleri görüp dinlemeden oy kullandığını göstermektedir.
Bu düşük katılım ve zayıf ilgi acaba; Genel Kurulun mesleğin geleceğini görüşmekten ziyade bir seçim ritüeli gibi algılanması ve dolayısıyla samimiyetle farklı beklentileri ve arayışları olan üyelerin bile bu uygulanan “belli gruplar arası seçim protokolü” dolayısıyla sonucu değiştirebilecek bir katkılarının olamayacağına inanmalarından mı kaynaklanmaktadır bunu bilemiyoruz. Ancak şurası açıktır ki baştan böyle bir protokol olmasaydı, her bir üyenin oyunun ve dolayısıyla Genel Kurula ilgisinin daha yüksek olacağı düşünülmelidir.
Bizim, Genel Kurulda “bağımsız”ca düşünüp oy kullanan az sayıda meslekdaşla ortaya çıkışımız belki baştan yadırganmış hatta oyunbozanlık olarak bile değerlendirilmiştir. Ama inanıyorum ki, bu mesleğin geleceği ancak bu mesleğe inanan herkesin Genel Kurullara yani bu “arama toplantılarına” istekle katılmalarını sağlayacak, önceden kararlaştırılmış değil Genel Kurulda ortaya çıkan görüşler doğrultusunda oy kullandığı seçimlerle daha da yükselecektir.
YMM Bülent SOYLAN
コメント